Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DOKUZ IŞIKTAN GÜNÜMÜZE ŞAHSİYETÇİLİK ALGISI ÜZERİNE BİR DENEME

Türk milliyetçiliğinin sistematik temele dayandırılması gayesiyle ortaya konan pek çok eser gibi Başbuğ Alpaslan Türkeş’in kaleme aldığı Dokuz Işık doktrini de milletin gerçekleri, toplumun beklentileri üzerine kurgulanmıştır. Hiç şüphe yoktur ki Türk siyasi tarihi için bir dönüm noktası olan bu yapıt ülkücü hareket için bir yol gösterici olduğu kadar, emperyalizmden devşirme itikat ve iman anlayışının da önünde durabilecek derecede güçlü ve sürekli olabilmiştir. Ülkücü hareketin esasları dokuz temel değerle ifade edilirken benim en çok dikkatimi çeken ise şahsiyetçilik olmuştur. Belki geçmişten günümüze değin kişilerin nefislerinden arınamayacakları gerçeği ile defalarca yüzleşmiş olmam, belki de koskoca bir hareketin yol göstericisi olan bir eserde neden bu tür bir ilkeye yer verilmesi gerektiğini anlamaya çalışmam bu noktada etkili oldu. Başbuğun deyimiyle “ şahsiyet, kendini, ferdiyetin dar ve egoist isteklerinden kurtarmış, milli menfaatlerle, şahsiyetinin gelişmesini bir arada mü

İKTİDAR FETİŞİZMİ

İnsanların hiçbir vakit nefislerinden arınamayacağı hususunda şüphesiz hepimiz hemfikiriz. İçlerinden bazılarının ancak kendini yenerek terbiye edebildiklerine büyük bir hayranlık içerisinde şahit olduğumuzda ise, nefsimiz onları kıskanmıyor değil. Bu anlamda bu yazı bir kendine dönüşü ve iç hesaplaşmayı da beraberinde getirecektir. Bireyin kendi için istediklerini gerçekleştirme noktasındaki azmini, başka hiçbir vakit görme şansını yakalayamazsınız. O süreçteki gayret ve hırsını toplumun genel menfaatleri söz konusu olduğunda ortaya koyabilecek itikat ve takati bünyesinde barındırması ortalama bir insanın tabiatına aykırıdır. Bu anlamda kişinin “kendini unutması” çok da sık rastlanan bir durum olmadığı gibi genel algı açısından da bir şaşkınlığa tekabül eder. Belki de nüfusun genelinin “ülkücü” dünya görüşüne bu denli hayretle bakıyor olmasının ardında yatan neden de budur. Ancak şunu unutmamak gerekir ki “çileye ve ıstıraba talip olmayanlar, büyük mutlulukları tadamayacaklardır.” “O