GODOT’YU BEKLERKEN : “YA DA ÜLKÜCÜLÜK MHP DE OLUR” Samuel Beckett’in çağa damga vuran eseri orijinal adı ile “En attendant Godot” “ modern dünyanın varoluşsal kötü durumunu, insanlığın anlamlı bir şeyleri bekleyişini ama bu şeyin ne zaman geleceğini, gelip gelmeyeceğini veya onun ne olduğunu bile bilmeyişi ile çıldırtıcı hareketsizliğini temsili olarak ele alır .” [1] Son zamanlarda süregelen MHP- Yeni Parti düzlemindeki tartışmalar tam da bu kavramsal çerçeve içerisinde kendine yer buluyor gibi. İstiyorlar ki yıllardan beri beklenilen o ağacın altında beklemeye devam edilsin. Neyin ya da kimin beklendiğine dair en ufak bir fikri olmayan kitleler, salt kendi aralarında tartışarak, zamanın nasıl geçtiğini umursamayarak otursunlar. Ne zaman geleceğini bilmeden, çokça da merak etmeden, özünde sorgulamadan beklesinler. “Ülkücülük MHP’de olur.” Bir an için bu önermenin d
“Ey ulu Tanrım! Türklüğümü benden esirgeme” Eğer cennete inanıyorsak, neden üzülürüz uçmağa varanın ardından? Neden omuzlarda taşınırken yalnız tabutlar, gözlerde mutluluk yerine hüzün taşınır? Merhum Elçibey’in ardından bu sorunun cevabını bulmak asla zor değil. On yıldır dinmedi içimizdeki burukluk. Bizim o yiğit dava adamının Tanrı Dağı eteklerinde Kürşad’la Fatih’le Resulzade’yle Mustafa Kemal’le diz kırıp, otağ kurduğunda şüphemiz yok… Elbette ki mutlu, elbette ki huzurlu… Biz Türklüğün bir kez daha öksüz kalışının hüznünü yaşıyoruz. Onun gidişiyle bu yüce milletin kutlu dirilişinin bir kez daha ertelenişinin telaşı var yüreklerde. Bu topraklarda yaşayanların hürriyet altında söyleyemediklerini, esaret ve mezalim altında haykıracak kadar yürekli bir yiğidin gidişi kelimeleri boğazımıza düğümleyen. Türklüğü ile övünen, “Ben Mustafa Kemal’in askeriyim” diyecek kadar bu milletin tarihinden güç alan, ülkesinin geleceğini; Türk’ün şerefli geleneğinin üstüne inşa etmenin hayalini kuran